|
|
|
|
|
Kapýda Ödeme |
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
TASAVVUF RISALESI (CÜBBELI AHMET HOCA)
 |
:: GENEL BÝLGÝ |
Tasavvuf Risalesi
Yazar: Ahmet Mahmut Ünlü
Son ve ekmel din olan ve onbeþ asýrdan beri temel kaynaklarý Allah-u Tealâ'nýn izniyle muhafaza edilerek bize kadar ulaþmýþ bulunan Ýslam Dini, kýyamete kadar insanlarý nura, hidayete ve kurtuluþa çaðýrmaya devam edecektir.
Ýnsanlar için dünya ve ahiret saadetinin kaynaðý ve garantisi olan bu dinden, herkes, ona layýk olduðu miktarda, samimiyeti ve gayreti ölçüsünde nasibdar olur.
Bu dünyada hedefini þaþýrmadan, istikametini bozmadan yürümeyi baþarabilenler için Ýslam Dini, hem bu dünyada, hem de âhirette saadet, selamet ve esenlik demektir.
Ýnsanlarýn bu dünyadaki varoluþ sebebi, Yüce Yaratan'a kulluk etmektir. Nitekim, yüce kitabýmýz Kur'an-ý
Kerim'de, "Ben, cinleri ve insanlarý ancak (bana) kulluk etsinler diye yarattým." (Zariyat Suresi:56) buyurulmaktadýr. Demek ki, insanlarýn temel maksadý, Yüce Yaratýcý'ya kulluk vazifesini hakkýyla yerine getirmektir.
Bunun için Cenab-ý Hak (Celle Celâlühü), biz kul-larýna olan merhametinin bir tecellisi olarak, tarih boyunca, insanlarý uyarýcý peygamberler ve hidayet kaynaðý kitaplar göndermiþtir. Peygamberlerin ve kitaplarýn gönderiliþ maksadý da insanlara, unuttuklarý kulluk vazifesini hatýrlatmak ve bu vazifenin nasýl ifa edi¬leceðini bildirmektir.
Ýþte peygamberler silsilesinin son ve altýn halkasý olan Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, bu kutlu elçiler kervanýnýn sonuncusudur. O'nunla beraber peygamberlik dönemi de kapanmýþtýr, ilahî kitaplar dönemi de.
Artýk kýyamete kadar gelmiþ ve gelecek olan bütün insanlýk, o Yüce Peygamberin getirdiði Kitap ve onun öðrettikleri ile yolunu aydýnlatmak ve istikamet bulmak durumundadýr. Þüphesiz ki Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, normal bir insan ömrü içerisine sýðdýrýlabilecek en mükemmel ve fedakârâne çalýþmayý yaparak ümmetine ve bütün insanlýða Allah-u Tealâ'nýn emirlerini ve biz kullarýndan beklediklerini hakkýyla açýklamýþ ve vazifesini en mükemmel þekilde yerine getirerek Refik-i A'lâ'ya kavuþmuþtur. Artýk O'ndan sonra bu ümmete dinini, Kitab'ý ve Sünnet'i, O'nun varisleri olan ulema öðretecektir. Zira Ebud Derda (Radýyallahu Anh) dan riva-yet edilen bir hadis-i þerifte Aleyhissalâtu Vesselam Efendimiz þöyle buyurmuþtur: "Alimler, peygamberlerin varisleridir." Þu halde dinimize ait herhangi bir meseleyi kendimiz bizzat çözemiyor isek, yani ulema zümresinden deðil isek, peygamberlerin varisleri olan ulemaya gitmeli ve çözümü onlardan sormalýyýz. Tarih boyunca müslümanlarýn tavrý hep böyle olagelmiþtir. Bunun için idareciler ve hükümdarlar ulemaya büyük ehemmiyet (önem) vermiþler ve cemiyetin salahýnýn da fesadýnýn (toplumun düzelmesinin de bozulmasýnýn) da ulemaya baðlý olduðunun þuurunda bulunarak ilmi ve alimi icabeden mevkiye çýkarmýþlardýr. Ne zaman ki teþbihin ipi koptu, imamesi kayboldu ve taneleri daðýldý, iþte o zamandan beri Ýslam Dünyasýnda korkunç bir baþýboþluk ve daðýnýklýk meydana geldi.
Alim-cahil birbirine karýþtý; edeb kayboldu, ahlak tefessüh etti (bozuldu), zühd ve takva ölçüleri hatýrlanmaz oldu. Kalpleri dünya hýrsý ve nefsanî istekler kapladý, ahiret unutuldu. Sevgi-saygý kalktý, kardeþlik baðlarý koptu. Tam bir âhir zaman manzarasý hakim oldu.
Bu hercümerc (kargaþa) içinde Kur'an-ý Kerim'in ve Sünnet-i Seniyye'nin hüküm ve hakikatini yakalamak, doðrularý yanlýþlardan ayýrmak ve insanlara aktarmak adeta akýntýya kürek çekmek kadar zor, ama bir o kadar da zaruri ve mes'uliyetli bir iþtir...
Günümüzde Ýslam adýna söz söyleme mevkiinde olan-olmayan herkesin Ýslam adýna konuþtuðu acý bir gerçektir. Birkaç kitap karýþtýrmak, dergi ve gazete sütunlarýnda neþredilen yazýlarý takip etmek, sanki insanýmýza Ýslam Dini hakkýnda hüküm verme selahiyeti (yetkisi) bahþediyormuþ gibi, artýk her ferdin kendisine göre bir doðrultusu var. Adeta herkes herþeyi biliyor, herkes, her konuda doðruyu sadece kendisinin bildiðini düþünüyor.
Ýslam Dini ile ilgili her konunun, olur olmaz her yerde ve doðru yanlýþ demeden herkesle konuþulduðu, tartýþýldýðý böyle bir ortamda gerçekler ile yalanlarýn, doðrular ile eðrilerin birbirine karýþmasý da tabiidir. Hiçbir Ýslamî saha kalmadý ki, hakkýnda büyük bir gayretkeþlikle þüphe uyandýrýlmasýn. Kur'an-ý Kerim hakkýnda tartýþmalar yapýlýyor, Sünnet-i Seniyye tartýþýlýyor, Fýkýh, Tefsir, Kelam münakaþa konusu yapýlýyor. Tabii Tasavvufun da bu tartýþmalarýn dýþýnda tutulmasý beklenemezdi. Tartýþýlan ve tartýþýldýkça insanlarýn gözünde -tartýþanlar ehil kimseler olmadýðý için- kadr-ü kýymetleri adeta kü¬ülen bu Ýslamî müesseseler arasýnda maalesef ki Tasavvuf, inkardan en büyük payý almýþtýr. Tasavvufun ilgi alanýna giren meseleler meyanýnda (arasýnda) öyleleri var ki, insanlar, iki ucu keskin bir kýlýçla oynadýklarýnýn farkýnda olmadan, baþkalarýný tenkid ederken, kendi ayaklarýnýn kaymasýna yol açýyorlar. Ýtikad ile ilgili olan böyle meselelerde temkini ve ölçüyü hiçbir zaman elden býrakmamak icabettiðini unutuyorlar. Maksadý, nefis tezkiyesi ve ahlak tehzibi (huylarý düzeltmek) olan; insanlarý, bu dünya hayatýnda nefsin ve þeytanýn binbir tuzaðýna düþmeden salimen hedefe ulaþtýrmaktan baþka bir amaç gütmeyen Tasavvuf erbabý hakkýnda yerli yersiz yapýlan itham ve karalamalar karþýsýnda böyle bir çalýþma yapmayý bir vazife bildik. Bu kitabýn hazýrlanýþ amacý, Tasavvufu bütünüyle tanýtmak ve anlatmak deðildir. Bu maksatla yazýlmýþ bol miktarda eser zaten vardýr. Bizim burada yapmak istediðimiz, Tasavvuf denilince akla gelen münakaþalý konularý ele alýp, bu konularda hakikati ortaya koymaktýr. Risalede Takip Edilen Usûl 1-Ele aldýðýmýz her meselenin, önce lügat ve ýstýlah anlamlarýný izah ettik. 2-Sonra Kur'an ve Sünnet'ten o meseleye delalet eden nass (delil) leri zikrettik. 3-Selef-i Salihin (Geçmiþ büyükler) in o mesele hakkýndaki görüþünü veya o mesele ile ilgili durumunu zikrettik. 4-O mesele hakkýnda günümüzde yapýlan ve geçmiþte yapýlmýþ münakaþalarý, Soru-Cevap tarzýnda ele aldýk. 5-Ele aldýðýmýz her meselede gerek delilleri, gerekse kavilleri, aslî kaynaklarýna havale ettik ve kaynaklardaki yerlerini gösterdik. 6-Ele aldýðýmýz konularda zikrettiðimiz hadis-i þeriflerin, zayýf veya uydurma rivayetler olmamasýna dikkat ettik. Tasavvuf büyüklerinin kitaplarýnda, Hadis ulemasýnýn zayýf veya uydurma dediði bir kýsým rivayetler bulunduðu herkesin malumudur. Biz, her sahada, o sahanýn kendi mütehassýslarýnýn görüþlerine baþvurulmasý icab ettiði düþüncesiyle, hadis-i þerifler konusunda da Hadis alimlerinin görüþlerinin dýþýna çýkýlmasýný doðru bulmadýk. 7-Þimdiye kadar Tasavvuf hakkýnda yazýlmýþ kitaplarda görmeye pek alýþýk olmadýðýmýz birþeyi bu kitapta yapmaya çalýþtýk. Belki bu kitabý farklý yapan bir özellik de þudur: Bilindiði gibi Tasavvuf karþýsýnda yer alan ve Tasavvufu kabul etmeyen çevrelerin, görüþlerim delillendirirken sýk sýk baþvurduklarý ve istifade ettikleri iki þahýs vardýr: Ýbn Teymiyye ve talebesi Ýbn Kayyým. Bu iki zat hakkýndaki sözler oldukça uzun boyludur. Burada bunlarla iþtigal etmeden þunu söyleyelim ki: Bu iki zatýn Tasavvuf ile ilgili meseleler hakkýndaki tavýrlarý, sözünü ettiðimiz çevrelerin onlarý istismar ettiði ölçüde ve boyutlarda deðildir. Ýbn Teymiyye ve Ýbni Kayyým, bir müessese olarak Tasavvufa karþý deðildirler. Onlarýn kitaplarýnýn iyi tetkik edilmesi ile bu nokta aydýnlýða çýkacaktýr. Bu iki zatýn Tasavvuf erbabý ile anlaþamadýðý belli meseleler vardýr. Bunlarý inkâr etmiyoruz. Hatta yeri geldiðinde Tevessül gibi meseleleri ele aldýðýmýzda, onlarýn görüþlerini de tenkit süzgecinden geçirdik. Fakat bu durum, onlarýn Tasavvufa tamamýyla karþý olduklarým göstermez. Onlarýn kitaplarýný inceleyenler, baþta Seleften Haris-i Muhasibî, Fudayl ibni Ýyâz, Ebu Yezid (Bâyezid)-i Bistamî, Cüneyd-i Baðdadî, Abdülkadir-i Geylanî gibi büyükler olmak üzere, birçok Tasavvuf önderinden övgüyle bahsettikleri, ele aldýklarý Tasavvufî meselelerde onlarýn görüþlerini ihticac amacýyla (delil olarak) kullandýklarým göreceklerdir. Ýbni Teymiyye ve Ýbni Kayyým'ýn büyük yanlýþlarý varsa da onlar bile bu günkü tasavvuf düþmanlarýndan daha insaflýdýrlar. 8 - Baþta da söylediðimiz gibi, bu kitap, Tasavvufu tanýtmak ve anlatmak maksadýyla yazýlmadý. Maksadýmýz, münakaþa konusu yapýlan belli baþlý meseleleri incelemektir. Bu sebeple Tasavvuf çerçevesine giren pek çok konuya bu kitapta hiç deðinilmemiþtir. Bizim burada ele aldýðýmýz konular: Tasavvufun tarifi, menþei, tarihçesi, Kur'an ve sünnet'den delilleri, ehli tasavvufun halleri gibi konulardýr. Gayemiz, hakkýn ortaya çýkmasý içindir. Tevfik Cenab-ý Haktandýr. Ahmet Mahmut Ünlü



|
|
:: ÜRÜN ETÝKETLERÝ |
, , , , ,
|
|
|
 |
|
 |
|
|
|
 |
|
|

 |
|
Yeni
Eklenenler |
|
|
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|